YAŞLILIKTA BESLENME
Beslenme, beklenen yaşam süresini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Genelde nüfusun 65 yaş üstü olan insanlar yaşlı olarak kabul edilir. Bireyin besin gereksinimleri, fizyolojik ve metabolik durumlarındaki değişimlere göre değişir. Yaşlanmada en belirgin özellik bireyin genel görünümündeki değişikliklerdir. Saçların ağarması, derinin kırışması, vücut duruşunun değişmesi bazı duyuların azalması gibi birçok değişiklik olabilir. Yaşlanmayla beyinde sinir hücrelerinde kayıplar sonucu bilişsel performans düşer, hormonal değişimler sonucu menopoz denilen durum meydana gelir. Ayrıca sindirim, dolaşım ve boşaltım sistemlerinde de glikoz toleransı, kardiyak indeksi, oksijen tüketme yeteneği, sinir iletim hızı, tat ve koku algılama yetenekleri, kas gücü, sindirim organlarının mekanik hareketi ve salgılarında azalma gibi birçok değişiklik meydana gelir. Bazal metabolizma hızı yavaşlar. Hücrelerin ölümü sonucunda, enerji harcaması aktif olan yağsız doku kitlesi azalır.
Yaşlı bireylerin çoğunda kronik hastalıklardan bir yada birkaçının bulunduğu ve sağlık durumlarıyla, çocukluk, gençlik ve yetişkinlikte uyguladıkları yaşam şekilleri arasında bir ilişki bulunmuştur. Yaşam boyu, aşırı yemek yeme, açlık, sigara, alkol, aşırı tuz ve gereksiz ilaç kullanımından sakınmak, beslenme yönünden dengeli ve yeterli şekilde düzenli öğünlerle beslenmek, günlük yaşamda uyku, egzersiz, eğlence ve dinlenmeye dengeli şekilde yer vermek gerekir. Kalıtımsal olarak kronik hastalığa yakalanma riski olanlara yapılan beslenme eğitimi ve düzenli sağlık bakımının yaşam süresini uzattığı belirtilmiştir.
Beslenme Önerileri:
- Yağ ve kolesterol tüketimi sınırlandırılmalıdır. Yemeklerde katı yağ kullanılmamalıdır. Zeytinyağı ve ayçiçek / soya/ mısırözü yağları karışımı kullanılmalıdır.
- Kırmızı et yerine tavuk veya balık tercih edilmelidir. Etli pişirilen yemeklere dışardan ekstra yağ ilave edilmemelidir.
- Yemeklerde kızartma ve kavurma işlemleri uygulanmamalıdır.
- Posa tüketimi arttırılmalıdır. Örneğin; beyaz ekmek yerine kepekli esmer ekmek, pirinç yerine bulgur tercih edilmeli, günde 6-7 porsiyon sebze-meyve ile haftada 4-6 kez kurubaklagil yemeği tüketilmelidir.
- Günde en az 2 litre su tüketilmelidir.
- Yemeklere aşırı tuz ilave edilmemelidir.
- Her öğünden 4 ana besin grubundan da tüketmeye özen gösterilmelidir.
GEBELİK ve EMZİKLİLİK DÖNEMİNDE BESLENME
Bir bebek dünyaya gelirken sağlık durumunu etkileyecek çeşitli faktörler vardır. Bu faktörlerin bazıları ortadan kaldırılabilir iken bazı faktörler ise kontrol edilemez. Örneğin, bazı fiziksel ve zihinsel özellikleri etkileyen genetik faktörler değiştirilemez iken gebeliği ve bebeğin sağlık durumunu etkileyebilecek bazı faktörler ise değiştirilebilir. Annenin yetersiz ve dengesiz beslenmesi, alkol, sigara, ilaç kullanımı gibi risk faktörleri annenin ve doğacak bebeğin sağlığını kötü yönde etkilemektedir ve bunlar değiştirilebilir faktörlerdir. Anne karnındaki bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlayabilmek, annenin kendi fizyolojik gereksinimleri karşılayabilmek, annenin vücudundaki besin depolarını dengede tutabilmek ve emzirme dönemine hazırlık olarak salgılanacak sütün enerji ve besin öğelerinin yeterli olmasını sağlamak için gebeler yeterli ve dengeli beslenmelidir.
Gebeler, emziren kadınlar, çocuklar, adölesanlar ve bebekler aslında aynı besin öğelerine ihtiyaç duyarlar fakat ihtiyaç duyulan miktar yaşamın hangi evresinde bulunulduğuna göre değişmektedir. Gebe kadının ihtiyaçları da düşünülenin aksine iki katına çıkmamaktadır. Yani enerji ve vitamin mineral ihtiyaçları iki katına çıkmamıştır fakat artmış durumdadır. Gereksinimler gebeliğin hangi ayında bulunulduğuna göre değişiklik gösterir.
Eğer anne besinsel ihtiyaçlarını karşılamaz ise gebelikleri; erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek, bedensel ve zihinsel yönden gelişimi yetersiz bebekler ile sonuçlanabilir. Gebelik süresince 6 kg.’ın altında ağırlık kazanımı bu komplikasyonlara yol açabilmektedir.
Yetersiz beslenme gibi dengesiz beslenme ve gebenin ihtiyacından fazla enerji alımı da gebenin ve bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkiler. Normal ağırlık kazanımı az veya çok ağırlık kazanımına göre daha az problem ile sonuçlanacaktır.
Normal bir kilo ile gebeliğe başlayan yetişkin bir kadında ağırlık kazanımının ayda 1-1,5 kg olması beklenir. Gebeliğin ilk aylarında mide bulantısı ve iştahsızlık sebebiyle ağırlık kazanımı az olabilir, daha sonraki aylarda bu ağırlık kazanımı sağlanabilir ve ortalama 10-14 kg ağırlık artışı ile gebelik tamamlanabilir. Bu ağırlık artışı memelerdeki artış, kan hacmindeki artış, plesanta, plesantaya sağlanan kan hacmindeki artış, amniyotik sıvı, uterus ve destekleyen kaslardaki ağırlık artışı, annenin gerekli yağ depolarındaki artış ve bebeğin ağırlığı sebebiyle gerçekleşmektedir.
Gebeliğe başlangıç ağırlığına göre gebenin alması gereken ek kalori hesaplanır. Kalori ihtiyacı iki katına çıkmaz fakat bazı besin öğelerine duyulan ihtiyaç arttığı için gebenin beslenmesi buna göre düzenlenmelidir.
Emziklilik dönemimde de anneler kilo vermek için düşük kalorili diyetler yapmamalıdır. Sütün devamlılığı ve kalitesi açısından bu dönemde de enerji ihtiyacı arttığından kalori eklemesi yapılır. Emziklilik döneminde şekerli gıdaların anne sütünü arttırdığı gibi yanlış bir inanış toplumumuzda yaygındır. Anne sütünü arttırmak için yapılabilecek en doğru şey annenin yeterli ve dengeli beslenmesi, bol su tüketmesi ve emosyonel açıdan rahat olmasıdır.
Dyt. Merve Nur AKDEMİR
POLİKİSTİK OVER SENDROMU (PCOS)
PCOS’ nun başlıca özellikleri aşırı androjen (erkeklik hormonu) ve overlerde çalışma bozuklukları, kısırlıktır. Yüksek miktarda salgılanan erkeklik hormonları insulin hormonun da etkisiz hale gelmesine yol açarak insulin direnci adı verilen duruma ve buna bağlı olarak kan şekerinde dengesizliklere neden olur. Bu nedenle PCOS’ a sahip olan bireylerin çoğu obeziteye ve insulin direncine sahiptir. Tedavide yeterli ve dengeli beslenmeyle düzenli fiziksel aktivite beraber yer almalıdır. Böylelikle insulin direnci azalır ve mevcut sorunlar en az seviyeye iner, bireyin gebe kalması kolaylaşır.
Beslenme Düzenlemeleri
- Öğün sayısı artırılarak azar azar sık sık beslenilmelidir. 3 ana 3 ara şeklinde öğün planlanmalı, öğün araları 2-3 saati geçmemeli ve gün içerisinde 4 saatten fazla süre aç kalınmamalıdır.
- Düşük glisemik indeksli bir kahvaltı ile güne başlanmalıdır. Peynir çeşitleri, 1-2 ince dilim tam buğday veya çavdar ekmeği ve bol söğüş sebze tüketilebilir.
- Ara öğünlerde kan şekerini dengelemek için karbonhidrat ve proteinden dengeli bir öğün planlanmalıdır. Örneğin, süt-meyve veya meyveli yoğurt veya peynir ekmek gibi olabilir.
- Kan şekerini çabuk yükselten beyaz şeker gibi basit karbonhidratlar veya bunları içeren yiyecekler veya içecekler tercih edilmemelidir.
- Tokluk süresini uzatan ve kan şekerinin dengeli yükselip alçalmasını sağlayan kompleks karbonhidratlar ve posalı besinler tercih edilmelidir.
- Meyve, sebze, kurubaklagil ve tam tahıl ürünleri gibi lif içeriği yüksek besinler tercih edilmelidir.
- Doymuş yağlardan ve trans yağ asitlerinden uzak durulmalıdır. Kan şekeri kadar kan kolesterolünde de bozulmalar oluştuğu için etlerin görünür yağları, süt ve süt ürünlerinin kaymaklı olanları, organ etleri, kızartmalar, kavurmalar ve katı margarinden uzak durulmalıdır. Süt ve ürünlerinin yarım yağlı olanları tercih edilmelidir.
Dyt. Müge Ülker